Siyaset okuryazarlığı, bireylerin politik sistemler, süreçler ve aktörler hakkında bilgi sahibi olmasının ötesine geçer. Bu kavram, sadece bilgi edinmeyi değil, aynı zamanda bu bilgiyi anlamlı bir şekilde kullanabilme ve toplumsal meselelerde aktif bir rol oynama becerisini içeriyor. Gündelik yaşamda karşılaşılan siyasi olaylara tepki verirken, bireylerin sahip oldukları bilgi seviyesi, eleştirel düşünme kabiliyetleri ve demokratik süreçlere katılım düzeyleri büyük bir etkiye sahiptir. Bu noktada, bu okuryazarlığın eksikliği, kişilerin yalnızca daha edilgen bir vatandaş olmalarına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda manipülatif söylemlerin etkisiyle toplumsal kutuplaşmanın daha da derinleşmesine sebep olabilir.
Demokratik toplumlarda siyaset okuryazarlığının önemi, sadece bireysel anlamda bir vatandaşlık sorumluluğu değil, aynı zamanda toplumsal barışın sağlanması ve demokratik kültürün sürdürülmesi açısından kritik bir yere sahiptir. Ülkemiz gibi kutuplaşmış, tarihsel olarak ve günümüzde de kozmopolit bir yapıya sahip ülkelerde bu gereklilik daha da belirginleşmektedir. Binaenaleyh toplumda farklı kimlikler, ideolojiler ve çeşitli güruhlar arasındaki uçurumlar, ancak doğru ve etkili bir siyaset okuryazarlığı ile yönetilebilir. Aynı bağlamda, bu okuryazarlığın önemi, yalnızca bir bireyin bilgi düzeyini artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal sorunlara dair daha bilinçli ve yapıcı bir katılım sağlar.
Bu çalışmanın amacı, Kavramımızı kuramsal bir çerçevede ele almak ve Türkiye bağlamında bu kavramın nasıl idrak edildiğini ve uygulanabildiğini çözümlemektir. Türkiye’de siyasi arenanın atmosferi, kutuplaşmış yapısı ve farklılıkları, bu kavramın önemini artırmaktadır. Bu çalışma, demokratik süreçlere katılımı artırmada ve nasıl bir rol oynayabileceğini tartışacaktır. Ayrıca, Türkiye’deki mevcut durumun eleştirel bir analizini yapmayı hedeflemektedir.
Tanım
Siyaset okuryazarlığı, yalnızca bireylerin siyasal sistemleri, aktörleri ve süreçleri anlaması değil, aynı zamanda bu bilgiyle donanarak demokratik süreçlere etkin bir biçimde katılabilme yeteneğini ifade eder. Bu kavram, kişilerin toplumsal meselelerde aktif bir şekilde yer alabilmesini sağlamak ve doğru kararlar verebilmelerini temin etmek açısından kritik bir öneme sahiptir. Bugün, bir toplumun gelişimi için siyaset okuryazarlığı, yalnızca bilgi sahibi olmayı değil, bu bilgiyi anlamlı bir şekilde kullanarak topluma hizmet etmeyi gerektirir.
Siyaset okuryazarlığı, Memleketimiz gibi derin köklere sahip olan, kültürel yapısı zengin ve dinamik siyasi atmosferleri olan bir ülkede daha da büyük bir önem arz etmektedir. Milletimizin geçmişten gelen güçlü vatanseverliği ve bağımsızlık mücadelesi, bu anlayışı daha da pekiştiren bir öğedir. Türk milleti, bağımsızlık ve özgürlük için verdiği mücadelelerde, yalnızca askeri anlamda değil, siyasi anlamda da büyük bir mücadele sergilemiştir. Bu bilincin, her yurttaşımızın toplumsal süreçlere katılımını, devletin doğru bir şekilde işlemesini sağlayacak ve gözlemleyecek düzeyde güçlendirmesi iktiza eder.
Literatürde siyaset okuryazarlığı genellikle şu temel sıra ile değerlendirilir:
Bilgi -> Anlayış -> Eleştirel Düşünme -> Aktif Katılma
Bilgi: Siyasi sistemler, yasama, yürütme ve yargı işleyişi gibi dinamikler üzerine bilgi sahibi olmak. Tarih boyunca geçirdiğimiz dönüşüm süreçleri, bu bilgilerin önemli birer yapı taşı haline gelir. Her bireyin bu temele dayalı bilgileri edinmesi, siyasi süreçlere katılımını ve milli değerlerlerimize saygılı ve anayasamızın 3. Maddesi olan “Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara'dır” maddesindeki Türkiye bölünmez bir bütündür ibaresini tehlikeye atan bölücü fikirlere sahip olmadan uyumlu kararlar almasını sağlar.
Anlayış: Siyasi kararların toplum üzerindeki etkilerini kavrayabilme.
Bu aşama, tarihsel deneyimlerimizle şekillenen bir düşünsel süreçtir.
Tarihi derslerden ve şanlı geçmişten alınacak önemli bir miras olmalıdır.
Eleştirel Düşünme: Siyasal olayları ve bu olayların yansımalarını analiz edebilme yeteneği. Bu, sadece bilgiyi anlamaktan öte, o bilgiyi doğru bir şekilde yorumlama becerisini gerektirir. Tarih, tekerrürden ibarettir ve yurttaşlarımızın geçmişimize bakarak bugünümüzü ve en önemlisi yarınımızı öngörmesi gerekmektedir. Ayrıca bağnaz olmayan, berrak zihinlerle eleştirmenin kötü bir fiil olmadığını idrak etmesi önemlidir. Eleştiriyi bir alegori ile açıklayacak olursak, şu şekilde ifade edebiliriz: Havada uçan, yerde koşanı; koşan kişi, yürüyeni; yürüyen, oturanı; oturan ise yatanı eleştirebilir. Fakat bu durum, ne yazık ki memleketimizde tam tersi bir şekilde ilerlemektedir. Konfor alanından çıkmadan yatan kişi, göklerde uçan kişiyi pekâlâ hadsizce eleştirme lüksünü kendinde görmektedir.
Aktif Katılım: Demokrasiye katkıda bulunmak vatandaşlık ödevlerini yerine getirmek ile olur. Bunun bir yolu olarak seçimlerde oy kullanma, siyasi tartışmalara katılma, protestolar düzenleme gibi eylemler. Yurttaşlarımız, bu tür katılım yöntemlerini her zaman en yüksek derecede önemsemiştir. Fakat önem arz eden bir husus vardır ki, tartışmalar, olması gerektiği gibi, bilinçsizce ve saygısızca ifade edilen söylemler yahut muhataba yöneltilen tahkirlerle söylem kabul ettirme faaliyetleri değildir. Tartışma, isminden de anlaşılacağı üzere, hatip ve muhatap arasındaki söylemleri ve kişilikleri tartmaktır. Yani tartışmanın özü, birbirini anlamak için karşılıklı çaba sarf etmektir. Bugün de bu bilincin güçlendirilmesi, toplumun geleceği açısından elzemdir.
Türkiye’de siyaset okuryazarlığı, özellikle Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte önem kazanmaya başlamış bir olgudur. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde halkın siyasi süreçlere katılımı, büyük ölçüde sınırlıydı. Osmanlı’da toplumun çoğunluğu, eğitimdeki eşitsizlik ve sınıf yapılarından ötürü siyasi bilince sahip değildi. Bu dönemde, halkı ikna etme veya yönlendirme görevini üstlenen sınıf, sarayla bağlantılı elitlerden oluşuyordu ve halkın siyasetteki rolü daha çok pasifti. Ancak, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, halkın siyasal sisteme katılımını arttırmak amacıyla çeşitli reformlar yapılmaya başlanmıştır. Özellikle, eğitimde yapılan reformlarla birlikte, halkı bilinçlendirme ve siyasetle ilgili bir farkındalık oluşturma çabaları hız kazanmıştır. Bu bağlamda, siyaset okuryazarlığı, eğitim sisteminin önemli bir bileşeni haline gelmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, halkın eğitim düzeyinin düşüklüğü ve çeşitli toplumsal sınıfların varlığı ciddi engeller teşkil ediyordu. Ancak, 1960’lardan itibaren yapılan eğitim reformları, Türk toplumunun siyasi katılımını artırma yönünde atılan önemli adımlardır. Bu reformlarla birlikte, okullarda demokrasi eğitimi ve vatandaşlık bilinci üzerine dersler verilmiş, bu sayede bireylerin siyasetle ilgili temel bilgi edinmesi hedeflenmiştir. Yine de, bu çabaların yetersiz kaldığı ve siyaset okuryazarlığının tam anlamıyla hedeflenen seviyeye ulaşamadığı bir gerçektir.
Burada belirtmek gerekir ki, Türkiye’nin siyasi yapısının çok belirgin bir şekilde merkezileşmiş olması, siyaset okuryazarlığının önündeki bir diğer büyük engeldir. Türkiye’de siyasetin büyük ölçüde üst düzey aktörler tarafından belirlendiği ve halkın karar alma mekanizmalarındaki etkisinin sınırlı kaldığı bir ortamda, halkın siyasetle ilgili bilgisi ve katılımı oldukça düşüktür. Bu durum, sadece eğitim sistemiyle değil, aynı zamanda toplumun genel olarak siyasete olan ilgisizlik ve güvensizliği ile de ilişkilidir. Kimi zaman siyasetin karmaşık yapısı ve farklı görüşlerin çatışan bir şekilde ifade bulması, vatandaşların bu alana yönelik isteksizliğine yol açmaktadır.
Bence burada asıl önemli olan, halkın siyasetle ilgili yalnızca teorik bilgilerle değil, aynı zamanda pratikte de aktif bir katılım göstererek siyaset okuryazarlığını geliştirmesidir. Eğer halk sadece seçmen olarak değil, siyasi süreçlerin her aşamasında etkin bir şekilde yer alırsa, bu durum demokratik kültürün gelişmesine ve toplumsal huzurun güçlenmesine katkı sağlar. Fakat şu da bir gerçektir ki, siyasetle ilgili bilgi birikimi çoğu zaman kişisel bir çaba gerektiriyor ve bu bağlamda eğitim, medya ve toplumda oluşacak bilinçlenme hareketleri kritik rol oynamaktadır.
Mevcut Durum
Siyasetle ilgili doğru ve tarafsız bilgiye ulaşmak, medya üzerindeki baskılar ve politik ayrışmalar nedeniyle giderek daha karmaşık hale geliyor. Türkiye’de medya, genellikle siyasi görüşlerin taraflı bir şekilde sunulduğu bir mecradan başka bir şey değildir. Özellikle seçim dönemlerinde, medya üzerindeki siyasi propaganda, asparagas haberler ve dezenformasyon, halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemektedir. Bu da kavramımızın gelişmesinin önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir.
Ülkemiz giderek daha kozmopolit bir yapı halini almaktadır. Bu yapısı, çok kültürlü, çok etnikli bir toplumun siyasi süreçlere nasıl etki edebileceğini gözler önüne sererken, aynı zamanda siyaset okuryazarlığının önemini de artırmaktadır. Farklı etnik, dini ve kültürel gruplar arasındaki gerilimler, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmekte ve bireylerin kendi ideolojik pozisyonlarını daha da pekiştirmelerine yol açmaktadır. Bu durum, bireylerin siyasi olayları ve tartışmaları objektif bir şekilde değerlendirmelerini zorlaştırmaktadır.
Ancak, Türkiye’deki siyasal katılım genellikle kutuplaşmış bir ortamda şekillenmiştir ve bu da siyaset okuryazarlığının yalnızca bilgi edinme değil, aynı zamanda toplumsal olaylara aktif bir şekilde katılma biçimiyle birleşmesi gerektiğini gösterir. Her ne kadar gençler, sosyal medya, sokak ve gençlik hareketleri gibi araçlarla siyaset okuryazarlıklarını artırmaya yönelik bazı adımlar atmış olsa da, bu tür hareketlerin çoğu zaman siyasi konjonktürde kutuplaşmış ve ideolojik bir çatışmanın parçası haline gelmektedir.
Ayrıca, Türkiye’de eğitim sisteminde yapılan iyileştirmeler ve siyaset okuryazarlığına dair yapılan çeşitli projeler de önemli bir adım olmuştur. Sosyal bilgiler ve vatandaşlık derslerinde verilen siyaset okuryazarlığı temelli eğitimler, özellikle gençlerin bilinçli bir şekilde siyasal süreçlere katılabilmesi için önemli bir temel oluşturmaktadır. Bu eğitimler, öğrencilerin siyasetle ilgili temel ilkeleri öğrenmelerini ve demokrasi bilinci geliştirmelerini sağlar. Eğitim sistemindeki bu müfredat geliştirmeleri, bireylerin sadece seçimlerde oy kullanmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal olayları eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmelerine de katkı sağlar.
Türkiye'de yapılan bu iyileştirmeler ve gençlerin siyasal süreçlere dahil olma istekliliği, siyaset okuryazarlığının gelişmesi için sağlam bir temel oluşturmakta olup, toplumda daha güçlü bir demokratik kültürün inşa edilmesine katkıda bulunabilir.
• Dağ, N. ve Köçer, M. (2013). Türkiye’de Politik Okuryazarlık. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi
• Kara, H. ve Tangülü, Z. (2017). Politik Okuryazarlık Üzerine Sosyal Bilgiler Öğretiminde Durum İncelemesi
• Kara, H. ve Tangülü, Z. (2017). Politik Okuryazarlık Üzerine Sosyal Bilgiler Öğretiminde Durum İncelemesi
• Dağ, N. ve Köçer, M. (2013). Türkiye’de Politik Okuryazarlık. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi
• Faiz, M. ve Dönmez, C. (2016). Öğretmen Adaylarının Siyaset Okuryazarlık Düzeylerinin İncelenmesi. Journal of Human Sciences