Bireyselleşmenin belirginleştiği çağımızda, yaygın sorunların çoğunu psikolojik rahatsızlıklar
oluşturur. Son yıllarda psikiyatri ve psikoloji servis randevularındaki gözlenebilir artış,
gelecekte de oldukça geniş bir kitlenin etki altında kalacağını işaret etmektedir. İnsanların gün
geçtikçe topluluk içindeki yalnızlığı, ruhsal çöküntüleri beraberinde getirmektedir. Manevi
yapılanmaların modernite aracılığıyla üzerine kalem çekilmesi, marjinalleşen bireylerin
aidiyet duygularının yok olmasına ve duygusal kayboluş durumuyla karşı karşıya kalmalarına
zemin hazırlamaktadır. Aynı zamanda teknolojik gelişmelerin iletişim olanaklarını
geliştirmesiyle etkileşimin artacağı ve bireyin sosyalleşme ihtiyacını karşılaması için
harikulade bir ortamın kurgulanacağı tahmin edilse de çıktıları bunalım ve depresyon gibi
rahatsızlıklar olmuştur. Özellikle genç nesillerin ekonomi, zihniyet, imkân eşitsizliği, coğrafi
sınıflandırma vb. nedenlerle gerçek dünyadan haz alamamaları, yalnızlığın cazipliğiyle çeşitli
sorunlar yaşanmalarının önünü açmaktadır. Dolayısıyla yaş aralığı fark etmeksizin her geçen
gün profesyonel psikolojik destek talebi artmaktadır. Bu artış, alan uzmanlarını ve iş birliği
yapılan disiplinlerin yetkinlerini çözüm arayışına itmiştir. Periyodik tedavi ve dağınık
terapilerin kapsamı ve derinliği üzerine çalışılmakta, daha başarılı bir süreç için yöntemler
üzerine yoğun mesai harcanmaktadır. İnsan ruhunu tedavi etmek ve zihnini yatıştırmak için
danışan ihtiyaçlarına göre yenilenen onlarca yöntemden birisi de bibliyoterapidir.
Bibliyoterapi, "biblion" -kitap- ve "therapeo" -iyileşme- kelimelerinden oluşup kullanıma
girmiştir. Kitap aracılığıyla iyileşme anlamında kanıksanan bu yöntem, pek itibar görmese de
oldukça etkili ve sonuç alınabilir bir yoldur. Şahsın iç dünyasını irdelemesi ve anlam
çıkarmasının hedeflendiği, bir bakıma içgörü becerisine erişimi temsil eden bu yöntem, amaç
olmaktan ziyade tedavi sürecinde başarıya ulaşmak için başvurulan bir araçtır. Bilgi
kaynaklarının, rehabilitasyon döneminde etkin şekilde kullanılmasıyla somutlaşan
bibliyoterapi, hastayı iyileşme adı verdiğimiz belirti öncesi döneme döndürmek için kurgu
yahut anı türündeki eserlerinin kullanılmasıdır. Ülkemizde bilinilirliği düşük olsa da kendisine
alan literatüründe oldukça çeşitli tanımlar bulmuştur. Öz ifadeyle "yönlendirilmiş okuma
aracılığıyla sağaltım" tanımını yapmak uygundur. Sürecin işleyişi danışmanının danışanın
sorunlarını, ihtiyaçlarını ve kapasitesini belirlemesiyle başlar. Danışanın ilgi düzeyi ve
zihinsel işlem kabiliyetinin seviyesi atılacak adımların tespit edilmesinde oldukça önemlidir.
Daha sonra danışman literatür taraması yapar. Hastanın kriterlerine uygun birebir karşılık
yahut benzerlik içeriğine sahip eserleri toparlar ve danışana sunum için düzenler.
-Programını belirler.- İlerleyen süreçte şartlara göre gerek parça gerek bütün olarak eserler
danışana sunulur ve okuma süreci takibi başlar. Seçili ve problemine bağıl eserlerin girdisini
alan danışan, süreç boyunca takiptedir çünkü danışman sorularına alacağı dönütlerle sağlama
yapar. Süreç sonunda danışman, his ve düşüncelerin ifadesi için uygun ortamı oluşturur. Süreç
boyunca eserler aracılığıyla kazanılan avantaj veya dezavantajların değerlendirdiği, karşılıklı
etkileşimin baz alındığı tartışmalara sahne olan değerlendirme süreci, katkının ölçümlendiği
kısımdır.
Antik çağlardan günümüze kitap ve metinler ruh sağlığı için önlem ya da tedavi aracı olarak
kullanılmıştır. Dini ya da beşerî ilimlerin ayrı ayrı yer verdiği kitap ile iyileşme, bilinen
tarihin dizisinde oldukça köklü bir maziye sahiptir. Antik Yunan kentlerinden bugünkü
Yunanistan'ın doğusunda bulunan, adını Batı edebiyatının ilk eserlerinden de hatırlayacağınız
gibi Teb/Thebai şehrinde bulanan kütüphanenin girişinde yer alan "The Healing Place of the
Soul" -ruhun iyileştiği yer/şifa yeri- ibaresi, uzak geçmişteki kültürlerce de kitapların ruh
sağlığı için yararı olacağı görüşünün paylaşıldığı hakikatini bizlere taşır. Hristiyan dünyasında
İncil'in, İslam dünyasında Kur-an'ın iyileştirici olarak görülmesi de tedavilerde
kullanımlarının önünü açmıştır. (Tabi ki bu husus tartışma konusudur. Nihayetinde kutsal
kitapların iyileştirici gizil gücüne içerdiği metinler değil ihsan edenin kudretinin kaynaklık
ettiği inancı hakimdir. Bibliyoterapi metin temelli bir süreci karşılar.) İfade etmeye
çalıştığımız gibi bibliyoterapi, köklü geçmişe sahip bir yöntemdir. Peki eski çağlarda kitap
seçimini dinin ya da otoritenin belirlediği bu sağaltımda doğru tercih nasıl olmalıdır? İlk
olarak bireyin problemleriyle bağıntılı eserlerin kullanılması esastır. Örneğin intihar etmeye
meyilli bir danışana, benzer süreci yaşamış ve atlatmış bir kahramanın kurgulandığı eser
önerilir. Yaşama sevinci aşılansın diye sadece duygunun işlendiği metinler yerine danışanla
benzer belirtileri ve hastalık sürecini geçiren kitap kahramanı tercih sebebidir. Buradaki amaç
kişinin kahramanla özdeşim kurmasıdır. Hastalığının farkındalığına ulaşması ve benzersiz
olmadığına ikna edilmesi sağlıklı bir süreç için olmazsa olmazdır. Birey, yansımasını eserde
takip ettiğinde hatalı veya başarılı çözüm yollarını tahlil etme imkanını elde eder. Bu zor
süreci kahramanın nasıl atlattığının bilgisine erişen danışan, danışmanıyla tartışarak çıkış için
zihin haritası çıkarır. Ayrıca okuma seviyesi saptanarak anlama kabiliyetine uygun eserler
tercih edilmeli. Zihin anlamlandıramadığında zorlanır. Halihazırda zor bir süreçten geçen
birey için ekstra zorluklar çıkarmak olsa olsa belirtileri pekiştirir. Bibliyoterapi; özdeşim, ilgi
alanı ve düzeyine göre okuması sağlanan danışanın aynı zamanda entelektüel gelişimine de
katkı sağlamalı ve kültür seviyesini ivmelendirmelidir.
Terapi sürecinin faydalarını ifade etmeden önce kitapların insan hayatına bıraktığı olumlu
etkilerden söz etmek gerekir. Kitap okumak başat olarak stresin azalmasına sebep olur.
Yalnızlık hissinin de ortadan kalkmasına yardımcı olarak bireyin zihin sağlığını, anlam
verebilme yeteneğini korur ve geliştirir. Doğru içeriğe eriştirilmiş bir danışan, kitaplar
sayesinde özeneceği doğru rol modeli bulur. Bu ilişki empati becerisinin kuvvetlenmesine
neden olacağı gibi yaşamın yöneleceği eğimi de tayin eder. Film karakterlerinin veya süper
çizgi kahramanların, çocukların ve gençlerin hatta yetişkinlerin yaşamlarını ne ölçüde
yönlendirebileceği gayet ortadadır. Kitaplar, özellikle seçili kitaplar; doğru rol model
sunumuyla kılavuzluk vazifesi görebilir. Ayrıca ifade gücünün artması sağlıklı girdinin akışta
olmasıyla mümkündür. Duygusal bunalım veya bozukluk yaşayan bir birey için her koşulda
sorununu ifade etmek basit değildir. Ancak güçlü anlatım, anlatılacak derdin ifadesini
dolayısıyla tedavisini de kolaylaştırır. Zaman değerlendirme, entelektüel gelişim, mizaç ve
karakter oluşumu/oturumu gibi daha birçok olumlu katkıyı sıralamak mümkündür.
Bibliyoterapi ise bireye öncül olarak kendisini yansıtarak hayatını kahramanlarda görebilme
yetkinliği verir. Böylelikle özdeşim becerisi kazanır. Kurgulanan evrenle etkileşeme girerek
kahramanın davranışlarından hareketle problemlerinin çıkış yolunu kestirebilir. Duyguların
yansımasıyla özdeşim sahibi olan kişi, zamanla içgörü kazanır. İfade edilemeyen duygular
sorunların çatallanmasına yol açar. Ancak ne hissettiğinin ve ne ifade edeceğinin
farkındalığında yani içgörü becerisi olan danışan, terapi sürecini en az kayıpla ve maksimum
başarıyla atlatacaktır. Ek olarak Aristo'nun anlayışından hatırlayacağınız trajediler aracılığıyla
insanların bazı duygularından arınması yani katarsis, bibliyoterapinin sunduğu avantajlardan
biridir. Bireylerin sorunlarını yaşayan kahramanı okumasıyla arınma yaşaması kalıcı çözümler
için fayda sağlayan kazanımlardandır. Trajedi günümüzde yerini kitaplara bırakmıştır.
Genel çerçevesini izah etmeye çalıştığımız bibliyoterapi için genel kabul tedavi sürecinde
kullanılmasıdır. Kanaatimce bir sorunun önlenmesi çözümünden daha öncelikli olmalı. Çoğu
hastalığın çözümlerine -tedavilerine- oldukça kabarık bütçeler ayrılmış durumdadır. Maalesef
aynı yargıyı tedbir çalışmaları için söylemek olanaksız. Bu hususta iş yükü bakımından
oldukça yoğun terapistlerin yerine eğitim kadroları göreve çağrılabilir. Her bireyin muhakkak
geçiş yaptığı okullar, depresif sorunların önlenmesinde ve bilinçlilik gelişiminde aktif rol
oynayabilir. Kitap aracılığıyla sağaltım, psikiyatri hastanelerinde başlamamalı. Nesiller kitap
sayfalarıyla erken yaşta tanışarak sağlıklarını koruyabilecekleri gibi aynı zamanda kültürel ve
akademik gelişimleri anlamlı düzeyde yükselen ivmeler kazanacaktır.
Bibliyoterapi ülkemizde tanınırlığı düşük bir yöntemdir. Ancak bu tanınırlığı arttırmak için bir
adım atmaya çalışırken yöntemi sadece psikolojik tedavi ile sınırlandırmamak gerekir.
Özellikle öğretmenler aracılığıyla odaklı değil fakat programlı bir bibliyoterapi, çoğu sorunu
aşmak için bizlere yardımcı olabilir. Örneğin tacize uğramış bir evladımızın bu rezaleti
dillendiremediği ve ne yapacağını bilemediği için konu eyleme uzun süre maruz kaldığı ve
çıkış yolunun kapatıldığına inandırılan her zihnin başvurduğu gibi intihar etmesi üzücü fakat
yaşanmış hadiselerdir. Kurgulanmış metinlerin sunulması çaresizlik içindeki öğrencilerimize
hiçbir katkı yapmasa bile çıkışın olmadığı bir labirentte olduğu inancını kırar. Eğitim
sürecinin bilinçlendirme dönemi olduğu olgusundan hareketle çeşitli alanlarda gelişim için
edilen rehberlik, ruh sağlığını korumak ve güçlendirmek için neden yapılmasın? Netice
itibariyle günümüzde kitapların daha doğrusu okuma kültürünün önemini tartışmak Batı
Afrika şempanzelerinin günlük faaliyetidir. Muhakeme yeterliği olanlara düşen kapsamı ve
sonuçları üzerine tartışmaktır. Okumak ve okuma kültürü kazanmak, tedbirden tedaviye
birçok alanda bireylerin korunması ve gelişimi için kullanılabilecek en büyük ve maliyetsiz
eylemlerdir. Sabahattin Ali'nin eşi Aliye Hanım'a vermiş olduğu bir öğüt, aslında tüm
okurlarınaydı. "Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku."
Saygılarımla.
AI Website Maker